30'lu Yaşlarda Evlilik: ‘Partner’den ‘Ebeveyn Takımı’na Geçiş Sendromu
- Berna GÖKSU
- 3 gün önce
- 2 dakikada okunur

30'lu yaşlar... Kariyerin ivme kazandığı, hayatın tam anlamıyla oturmaya başladığı ve genellikle o tatlı, kaotik dönüm noktasının yaşandığı yıllar: Ebeveynlik.
Çocuk sahibi olmak, genelde bir ilişkiye eklenen bir şey değil; ilişkiyi tamamen yeniden formatlayan bir olaya dönüşür. Çift terapisi odasında en sık karşılaştığım konulardan biri de budur: Dün gece el ele film izleyen sevgili partnerler, bugün bir anda lojistik, beslenme ve uyku programı yöneticiliğine terfi etmişlerdir.
Bu geçişe, "Partnerden Ebeveyn Takımına Geçiş Sendromu" diyebiliriz.
Odanın Ortasındaki Fil: "Biz Nerede Kaldık?"
Bebek geldiğinde, evin dinamikleri alt üst olur. Eskiden keyifli tartışmaların konusu hafta sonu kaçamağıyken, şimdi tartışmaların merkezinde "Çocuk gece uyandığında onunla birlikte kim uyanacak?" sorusu vardır.
Evlilik, çocuktan önce romantik bir komedi gibiyken, çocuktan sonra "Hayatta Kalma Mücadelesi: Uyku Modu Kapalı" belgeseline döner. Ve kimin daha yorgun olduğu, yeni olimpiyat sporu haline gelir.

Bu dönemde, çiftlerin kimlikleri kaybolmaya başlar:
Partner Kimliği: Çekici, flörtöz, birey olarak var olan kimlik.
Ebeveyn Kimliği: Fedakar, disiplinli, lojistik harikası kimlik.
Sorun şu ki, ebeveyn kimliği dominant hale gelirken, partner kimliği hızla arka plana atılıyor. Ve bu durum, aradaki duygusal ve cinsel bağı zedeleyen o büyük, görünmez fili odanın ortasına yerleştiriyor: "Biz, karı koca olarak en son ne zaman konuştuk?"
Takım Olmak Mı, Partner Olmak Mı?
Elbette ebeveynlikte takım olmak zorunludur. Çocuğun bakımı için görev paylaşımı ve koordinasyon şart. Ancak sorun, ilişkiyi sadece bir iş ortaklığına indirmektir.
Dr. Gottman’ın araştırmaları bize şunu gösteriyor: Çocuk sahibi olduktan sonra ilişki memnuniyetinde düşüş yaşayan çiftlerin temel sorunu, çocuk dışındaki duygusal bağlılıklarını sürdürememeleridir.
1. Sessiz Tehlike: "Senin Çocuğun/Benim Çocuğum" Oyunu
Görev paylaşımında sıkışıp kalındığında, eleştiri devreye girer: "Sen onunla hiç ilgilenmiyorsun!" veya "Sen her şeye çok izin veriyorsun!" Bu, partneri suçlamak ve tek ebeveyn gibi hissetmek demektir. Bu durumda sevgi ve takdir hızla erir.
2. İkinci Tehlike: "Benim İhtiyaçlarım Önemli Değil" Hissi
Sürekli çocuğun ihtiyaçlarını önceliklendirmek, partnerlerin kendi fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını göz ardı etmesine neden olur. Gecenin sonunda yatağa girildiğinde, partnerinizi cinsel bir varlık yerine, sadece yorgun bir çalışma arkadaşı olarak görmeye başlarsınız.

Bu Geçiş Sendromunu Nasıl Yenersiniz?
Partner kimliğinizin ölmesine izin vermeyin. Çocuğunuzu sevdiğiniz kadar, birbirinize olan ilişkinizi de koruma altına almalısınız.
1. 6 Dakikalık Geri Dönüş Kuralı:
Her gün, sadece 6 dakikanızı ayırın. Bu 6 dakikada çocuk, fatura, iş ve ev işlerinden bahsetmek kesinlikle yasaktır. Sadece o gün partnerinizin nasıl hissettiğini, ne düşündüğünü ya da bir haber duyup duymadığını konuşun. Ona odaklanın. Bu, basit ama duygusal bağı anında onaran bir ritüeldir.
2. Haftalık Randevu İlan Edin (Ve Uygulayın):
Bir sinema bileti almak zorunda değilsiniz. Çocuğu uyuttuktan sonra salonda 1 saat televizyonu kapatıp, birlikte bir şey yapmak (bir oyun, sessizce müzik dinlemek, sadece sohbet etmek) dahi olabilir. Önemli olan, görev paylaşımından çıkıp sevgili moduna geçmektir.
3. Minnettarlığı Görünür Kılın:

Partneriniz, sizin "ebeveyn takımınızın" en değerli oyuncusudur. Gün içinde gördüğünüz küçük fedakarlıkları (Erken uyanması, çamaşırları asması, sakin kalması) takdir edin. "Sana minnettarım" demek, ilişkinin duygusal banka hesabına yatırılmış altın gibidir.
Ebeveynlik, hayatın en güzel ve en zorlu macerasıdır. Ama o macerada en yakın dostunuz,
sırdaşınız ve flörtünüz partneriniz olmaya devam etmeli. Unutmayın, mutlu bir ilişki, mutlu bir çocuk yetiştirmenin de temelidir.
Bu zorlu geçiş dönemini yönetmek ve partnerinizle yeniden sevgili olmayı öğrenmek için profesyonel destek almak, en hızlı ve etkili yoldur.
Sevgilerimle,
Psikolog Berna Göksu




Yorumlar